Önce Ruh Yorulur, Sonra Beden

 Neyi bekliyorum? Birini, birşeyi, bir yere gitmeyi, bir yerden dönmeyi, parayı, aşkı, olayı ha? Neyi bekliyorum tam olarak?

Siz de sürekli bir şeyleri bekleyen ama katiyen ne beklediğini bilmeyenlerden misiniz? Hoş geldiniz.

Herşeyiniz dört dörtlüktür ama ruh haliniz hariç. Neden? Elle tutulur bir sebep yok. Baş ağrıları, bölünmüş uykular, dayak yemiş gibi uyanılan sabahlar, sebepsiz ağlama krizleri. Anlamsız ve verimsiz günler... Ne bu, 21. yüzyıl pandemisi mi? Ortada yüzyıldır süregelen ruhsal bir pandemi varken yepyeni bir pandemiyi konuşur olduk. Neden bedeni hasta eden şeyler gündemi oldukça meşgul ederken, ruhu hasta eden şeyler pek konuşulmuyor hiç düşündünüz mü?

Çünkü şükretmeliyiz halimize değil mi? Afrika'daki çocuklar aç susuz. Ben ruhsal sorunlarımı ortaya döküp gündemi meşgul etmemeliyim. Çünkü şükretmeliyiz çok büyük problemleri olanlar var, ölüm var, hastalık var sen sadece pireyi deve yapıyorsun. Çünkü ruhsal hastalıklar öldürmez. Yersen!

Bırakın şu şükret nidalarını. Şükretmeyen insan zaten bu dünyada varolamaz. Elbette herkes şükrediyor ben de dahil. Fakat ben şükredince Afrika'daki çocuklar su bulmayacak ya da ölüler dirilmeyecek. Zaten başkalarının acılarına, yoksulluğuna bakıp kendi haline şükretmek ne derece etiktir?

Anlatmaya çalıştığım şey ruhsal sıkıntıların toplum içerisinde "sıkıntıdan, hastalıktan" sayılmaması, psikoloğa gidenlerin deli damgası yemesi! Şükretmemekle suçlanması, "herşeyin var, biraz mutlu ol" şeklinde eleştirilere maruz kalması. Ha biz bilmiyorduk kanka sağol.

Ruhsal problemlerin toplum içerisindeki durumunu, bireylerin psikoloğa gitmeyi şiddetle reddetmelerinden rahatlıkla anlayabilirsiniz.

 ''Neden psikolojik destek almıyorsun?''

 "Deli değilim ben". 

Kafa bu ; Psikoloğa gitmek = delilik. 

Velhasılıkelam toplumun bu algısı yüzünden psikolojik destek almaktan çekinen, ruhsal problemleri önemsemeyen, problemleri alkol ile çözmeye çalışan alkolik bir nesil yetişmesine sebep olduk. Alkolü, psikoloğa gitmekten çok daha etkili ve ucuz bir materyal olarak gören "echel-i cühela" bir gençlik var önümüzde. Bu eser bizim, hadi kutlayalım.

 Alkol yöneliminin elbette ki birçok sebebi var ancak boşluk ve huzursuzluk hisleri içinde alınan alkol ve türevlerinin bağımlılık yaratma etkisi, herhangi normal bir zamanda alınan alkole oranla daha fazladır. Ben demiyom vallah İsviçreli bilim adamları diyeahhh. Ha bir de son zamanlarda izine rastlamadığımız (iyi ki de rastlamadığımız) alkol reklamları vardı bir zamanlar. ''Alkolün dertleri silme etkisi'' bilirsiniz işte. Bu algıları belirli sloganlarla kafamıza yerleştirdiler zamanında, bilen bilir. 

''İçelim güzelleşelim''
''Kafamızdaki eski, masamızdaki yeni''
''Acı hatıralar silgisi''
''Efkarı sevince dönüştüren Türk mucizesi'' 

Bla bla bla... HADİ LANNNN!! 

Abim, güzel abim sen hele bir psikolog yazmayı öğren, sonra gerekirse biz yine rakı içeriz.

Acı hatıralarınızı siliyormuş. Ne şimdi bu Eternal Sunshine of the Turkish Mind mı?

Pehhh... İçmen guzum, alkol kanayan yarayı iyileştirmez, uyuşturur.


Hoş bunlar demek değil ki psikolojik destek aldığınızda bütün sıkıntılarınız hop sihirli değnek değmiş gibi yok oluyor. Hayır öyle bir dünya yok ne yazık ki.

(EE KIZIM SEN DE İÇMEN DİYON PSİKOLOGLA DA OLMUYO DİYON NABACAZ) 

İş yine sizin içinizde bitiyor. Ne kadar iyileşmek istiyorsunuz? Acı çekmeye, dram yaratmaya alışmış ruhlar bu durumu hep sürdürmek ister. Çünkü insan acıdan ve dramdan beslenir. Tanrılar Okulu'nda geçen şu cümle bu duruma muhteşem bir örnektir: "İnsanların bütün bildiği acı çekmektir. Varoluşlarına bir anlam katar. O zaman yaşadıklarına inanırlar." 




 Y kuşağı olarak tamamıyla acı ve dramdan besleniyoruz. Bizim varoluşumuza anlam katan acı ve depresyon. İçimizde sebebi belli olmayan (belki de belli olan ama bizim bilmediğimiz) bir huzursuzluk ve boşluk var. Sürekli arayış ve bekleyiş içerisindeyiz. Ama neyi ve kimi arıyoruz, muamma.

Kendimizi uyanır uyanmaz pozitifliğe, mutlu olmaya uyarlıyoruz. Öğleden sonra boşluk hissi ve ağlama kriziyle mücadele ekiplerini arıyoruz; bkz aile ve kankalar. 

Acaba diyorum çok mu abartıyoruz bu mutlu olma işini? Bu dünyaya mutlu olmaya geldiğimize bizi kim inandırdı? Belki de bu hislerle nasıl başedeceğimizi öğrenmemiz gereken bir sınavdayızdır?



Bu huzursuzluğun ve anlamsız bekleyişlerin geçmeyeceğini kabullenmekten başka çaremiz yok. Gitmiyor, gitmeyecek.Ama bizim bu boşluk hissiyle neler yaptığımız her zaman çok önemli olacak. Bazıları bu huzursuzlukları ve boşluk hissini ibadet ederek değerlendirir. Bazıları spor yaparak, bazıları kitap okur, bazıları yemek yapar, bazıları alkol alır bazıları uyuşturucu, bazıları ise kişilere bağımlıdır yalnız kalamaz...

 Ama tavsiye vermemi isterseniz, en yakınınız bile olsa bu hislerinizden bahsetmeyin.Gidin ota, çöpe, kediye, kuşa anlatın. Çünkü kimin ne tepki vereceğini gerçekten bilemeyeceksiniz. Sorununuz olmadığını, tabiri caizse ''rahat battığını'' söyleyecekler. Ciddiye alınmayacaksınız. Sizi anlayacağınızı düşündüğünüz birinden ters bir tepki alacaksınız. Bu sizi daha kötü bir buhrana sürükleyecek ve karşınızdakinin ''şükret'' nasihatleri kendinizi iyice suçlu hissetmenize sebep olacaktır.Durum gerçekten vahimse işte tam bu noktada alkole ve uyuşturucuya yönelim başlayabilir. Çok ince bir çizgi. Tam burada bir ''stop,drop, review'' yapılmalı. Ruhsal durumunuz her ne sebeple olursa olsun hayatınızdan zevk almanızı engelliyorsa zaten mutlaka destek almalısınız. Ha yok ben bu boşluk zımbırtısıyla da mutluyum diyorsanız benim gibi devamke... Çok da şeapmayın...



Bu yazımı 13 Şubat 2018'de kanser sebebiyle kaybettiğim çok sevgili dostum Tuğba Akın'a ithaf ediyorum. Tıpkı onun dediği gibi '' Çünkü önce ruh yorulur, sonra beden...''




Ruhunuza iyi bakın ❤

Yorumlar

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Psikoloji insan zihnin kilitli boğumlarında yer alan bir oluşum. Öyle yarıklar oluşuyor ki; aslında çözüm dinlemek ve benzer ilişkilerle varolan realiteye uygulama. Y kuşağı dramatik argümanlarla belli şekillerde kendi sorununu daha da sorunlaştırırken; esas tehlike z kuşağının bu sorunu nasıl problematize edeceği. Sonuç olarak artık yaşantının dijitalleştiği dünyada başka insanların paylaşım havuzları içinde boğularak kaybolan bütünler var.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bergen ve Stockholm Sendromu

OBLOMOVUM, OBLOMOVSUN, OBLOMOVLAR